Duygu, insanın iç dünyasında oluşan yankı, etki, his olarak tanımlanabilir. Duygular düşünceleri etkiler; duygu ve düşünceler ise davranışları oluşturur. Davranışlarımızı önemli ölçüde belirleyen bir unsur olan duygular ilk olarak 1990 yılında ‘duygusal zeka’ kavramının ortaya atılmasıyla birlikte bir zeka türü olarak ele alınmaya başlamıştır. Duygusal zekanın kapsadığı temel beceriler; duygularının farkında olma, duygularla başa çıkabilme, kendini motive edebilme, başkalarının duygularını fark etme ve ilişkileri yürütebilmektir. Burada yalnızca kişinin karşısındakinin duygularını anlama ve bilgiye dönüştürme kapasitesinden bahsedilmez, aynı zamanda kişinin kendi içine bakabilmesi, kendi duygularını tanıması ve kontrol edebilmesi de aynı şekilde önem taşır. İç görü sahibi olmak olarak da nitelendirebileceğimiz bu beceri her birey için diğer bireylerle ilişkisini sağlıklı şekilde yürütebilmesi için oldukça gereklidir. Günlük hayatta ki problemlerin üstesinden gelmede duygusal zekanın rolü çok büyüktür. Kabul etmek gerekir ki bireyin sosyal becerileri ne kadar iyiyse problem çözme becerileri de o kadar gelişmiş olur ve sosyal becerilerin iyi olması da duygusal zekanın gelişmiş olmasıyla doğru orantılıdır.
EQ ve IQ Arasındaki Farklar Nelerdir?
Entelektüel zeka olarak bilinen IQ (Intelligence Quotient), çeşitli zeka testlerinin sonucunda elde edilen bir skordur. Hafıza, dil yeteneği, mantık, bilgi işleme hızı ve matematik yeteneği gibi alanlara bu zeka türünü ölçerken bakılır. Duygusal zeka ise EQ (Emotional Quotient) olarak bilinir. İki zeka türünün birbirinden farklarına bakacak olursak:
-IQ bilgiyi işleme, anlama ve uygulama konusunda işlerimizi kolaylaştırırken EQ duyguları tanıma, kontrol etme ve ifade etme konusunda işlerimizi kolaylaştırır.
-IQ skoru çeşitli zeka testleri aracılığıyla matematiksel olarak ölçülebilirken EQ seviyesini ölçmek için herhangi bir test mevcut değildir.
-IQ doğduktan sonra geliştirilebilirse de çoğunlukla genlerle aktarılır ancak EQ çevreseldir ve yetiştirme tutumlarından daha fazla etkilenir, yaşla birlikte gelişmeye devam etmesi mümkündür.
-Yüksek zeka akademik başarıyı genelde sağlar ancak başarılı bir hayatı garanti edemez. Duygusal zeka ise hayat başarısı için oldukça önemlidir.
-Acil durumlar veya çok hızlı davranılması gereken durumlar karşısında kişiler çoğunlukla IQ ile değil EQ ile karar alır ve ne yapacağını, nasıl karşılık vereceğini düşünmeden harekete geçer.
Çocukların Duygusal Zekası Nasıl Geliştirilir?
Tıpkı yetişkinler gibi çocukların da sosyal ilişkilerinin kalitesi hayat kalitesini belirler, sosyal becerilerinin iyi olması ise yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da duygusal zekanın gelişmişliğine bağlıdır. Duygusal zeka doğru yetiştirme tutumları ile birlikte, gelişmeye çok müsaittir ve anne babaların bu durumun farkında olarak yetiştirmeleri çocuğun duygusal zeka gelişimi için oldukça önemli bir fırsattır. Bunun için dikkat edilecek en temel mesele çocuğun duygularını doğru bir şekilde tanımasıdır. Kendi duygularını tanımayan bir çocuk diğerlerinin duygularını da anlayamaz. Ebeveynlerin çocukla konuşurken, duygularını tanıması için ayna görevi görerek çocukta gözlemlenen duyguyu sözelleştirme yoluyla yansıtması önemlidir. Çocukla konuşurken “bunun seni kızdırdığını görebiliyorum”, “bu durum seni üzmüş sanırım”, “heyecanlı görünüyorsun” gibi cümlelerle çocuğun yaşadığı duyguları bilmesi ve tanıması sağlanır. Duyguları doğru tanıma ve hangi duyguda olduğunu fark etme aşaması basit gibi görünse de günlük hayatta birçok yetişkin bile yaşadığı duygulara yabancılaşmakta ve özellikle olumsuz duyguları mide ağrısı, yüksek tansiyon, baş ağrısı şeklinde artık görmezden gelinemeyecek seviyeye geldiğinde fark etmektedir. Kendilik farkındalığı ve iç görü kazanmak ile bu durum azalacak ve duygularla, bastırmak yerine yüzleştiğinde kişiye olumlu yansıyacaktır. Duygusal zekası daha gelişmiş olan bireyler duyguları bastırmak yerine onlarla daha fazla yüzleşir, bu sebeple bu beceriyi çocuklara küçüklükten itibaren kazandırmak ve çocuğun duygusal zekasını geliştirmek ebeveynlerin elindedir.
Çocukların duygusal zekasını geliştirirken uygulanabilecek bir diğer adım çocuklara iç görü kazandıracak sorular sormaktır. Örneğin çocuk okuldan geldiğinde “günün nasıl geçti?” sorusu çocuk tarafından genelde “iyi” gibi kısa cevaplarla geçiştirilir. Bunun yerine “gün boyunca yaşadığın en mutlu an neydi?” ya da “bugün hiç endişelendiğin bir an oldu mu?” gibi sorular çocuğun yakın zamanda neler hissettiğini hatırlamaya çalışması, duygularını fark etmesi ve içe bakış kazanması için önemlidir.
Çocuğun duygularıyla ilgilenirken anlaşıldığını hissettirmek dikkat edilmesi gereken bir konudur. Duygularını reddetmek ve anlaşılmadığını hissetmek çocuğun ileride kendi duygularını reddetmesine ve bastırmasına sebep olabilir. Örneğin kardeşine kızıp kendini odaya kapatan bir çocuğa “abartacak bir şey göremiyorum, saçmalıyorsun” gibi cümlelerle yaklaşılmamalı. “Kızmakta haklısın, ben de bu duruma biraz tepki gösterebilirdim” şeklinde önce anlaşıldığını hissedip sakinleşir ve konuşmaya hazır olduğunda da sorunun çözümü hakkında konuşulabilir. Aksi takdirde çocuk o anki duygusunun kabul görmediğini hissedip ebeveyniyle de çatışmasını sürdürecektir.
Bir diğer önemli konu, çocukla davranışların sebepleri hakkında konuşmaktır. Bu hem çocuğu kendi davranışlarının sebepleri hakkında düşündürmek hem de birisiyle çatışma yaşadığında karşısındakinin davranışının sebebi hakkında düşündürmek için yapılmalı. Çocuğun empati gelişimini desteklemek amacıyla ebeveynler kendi bazı davranışlarının sebeplerini de açıklayabilir “yaşlı teyzeye yer verdim çünkü yaşlılar uzun süre ayakta durma konusunda bizim kadar dayanıklı değildir” gibi. Empati yapabilmek bir beceridir ve duygusal zekası gelişmiş bireyler daha kolay empati yapar. Empati yapabilmek için soyut düşünme becerisinin de gelişmiş olması önemlidir ve ilkokul çağındaki çocuklar henüz somut düşünce dönemindedirler. Ancak bu onların empati yapamayacakları anlamına gelmiyor, yapılan araştırmalara göre bebeklerin bile başkalarının duygularına karşı ilgisiz olmadığı ve onları anlama yeteneğinden yoksun olmadığı görülmüştür. Dolayısıyla çocuklar da empati yapabilirler ancak zihinsel gelişimleri sebebiyle bazı sınırlılıkları olur. Empati yapma becerisi kişinin sosyal beceri ve yeteneklerinin en önemli kısmını oluşturur. Karşısındakinin duygularını anlayamayan birisinde duygusal zekadan bahsetmek çok mümkün değildir. Bu sebeple çocuklarla davranışların sebepleri hakkında konuşmak, başkalarının neyi neden yapmış olabileceği ve neler hissetmiş olabileceği hakkında konuşmak empati gelişimini desteklemek için çok önemlidir.
Sonuç olarak duygusal zeka günlük hayatta kullandığımız bir çok sosyal becerinin en temelinde yatan unsurdur ve hem çocukların hem de yetişkinlerin hayat başarısı için oldukça önemlidir. Geliştirilebilir olan bu zeka türünü anne babalar ve eğitimciler es geçmemeli, duygusal zeka gelişimi için gerekli tedbirleri alarak uygun ortamı hazırlamalıdır.
Psikolog Şahika USLU
KAYNAKLAR
Tuğrul, C. Duygusal Zeka, Klinik Psikiyatri, 1999, S1, 12-20.
İşmen, E. Duygusal Zeka ve Problem Çözme, M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 2001, S13, 111-124.
Karabulutlu, E., Yılmaz, F. ve Yurttaş, A. Öğrencilerin Duygusal Zeka Düzeyleri ile Problem Çözme Becerileri Arasındaki İlişki, Psikiyatri Hemşireliği Dergisi, 2011, S2, 75-79.