Hepimizin zorlu bir süreçten geçiyoruz. Sağlık başta olmak üzere bireysel ve toplumsal pek çok alanda bir tehditle karşı karşıyayız. Bugünlerde tam bir yılı buldu pandemi sürecinin başlaması. Bu süreç başladığından beri kendimizi birçok alanda kontrol etmeye çalışıyoruz. Sevdiklerimizle kurduğumuz ilişki biçimini dahi kontrol altında tutuyoruz. Tüm bu tedbirleri hem kendi sağlığımız hem de toplum sağlığı için duyduğumuz sorumluluk adına sürdürüyoruz. Pandemi süreci bir taraftan beden sağlığımızı tehdit ederken bir taraftan da ruhsal zorlanmalar ve değişimler ortaya çıkarıyor. Aynı zamanda kendimizi ve ilişkilerimizi gözlemlediğimiz ve bunlara dair farkındalık kazandığımız bir süreçten de geçiyoruz. İçinde bulunduğumuz COVID-19 vb. salgın süreçlerine dair yapılan çalışmalar göz önüne alındığında aşağıdaki psikolojik reaksiyonların görülme ihtimali bulunduğu ortaya konmuştur;
Tüm bunların yanı sıra ABD’de yapılan bir araştırma sonucunda COVID-19 sürecinde öncesine göre depresyon belirtilerinin üç kat artış gösterdiği belirtilmiştir. Ayrıca pandeminin getirdiği karantina ya da izolasyon süreçlerinde en sık rastlanan ruhsal durumlar çaresizlik hali, kaygı, panik atak, huzursuzluk, öfke hali, tetikte olma hali, dikkati toplama ve motivasyonu sürdürmede güçlük, uyku ve iştahta bozulmalar ve yalnızlık hissidir.
Konu ile ilgili yapılan araştırmalar bu gibi zorlu süreçlerle başa çıkmada psikolojik sağlamlığın yüksek olmasının oldukça önemli bir faktör olduğunu ortaya koymuştur. Psikolojik sağlamlık kısaca kişinin zorlu yaşam olaylarıyla baş edebilme becerisidir. Psikolojik sağlamlığın aile ve sosyal çevreden alınan destek, uyku düzeni, düzenli fiziksel egzersiz ve bireysel terapiler gibi destekleyici unsurlarla yükseltilebildiği görülmüştür. Yapılan araştırmalarda psikolojik sağlamlığı yüksek tutmanın depresyon ve anksiyete bozukluları için koruyucu bir etken olduğu saptanmıştır.
Beyza Gençelli
Psikolog
Kaynakça